temmuz sonunda meltem'in doktora görünmesi gerekiyordu. doktor üç aylık bebeğimizin anne karnındaki sağlığının yerinde olduğunu söyleyince sözü motosikletten açtık. doktorumuz elbette meltem'in motosiklet kullanması düşüncesinden hoşlanmadı. ama yasak da koymadı. "kendinizi yaralamayacak kadar iyi bir sürücüyseniz olabilir." dedi. bu süper haberin üzerine motosikletle ayvalık'a gitmek için hazırlıklara başladık. iki motosikleti de bakıma sokup yola hazırladık.
cuma akşam saat 18.30'da yenikapı'dan bandırma vapuruna bindik. saat 20.45'te bandırma'ya vardığımızda güneş batmıştı. meltem'in ilk gece sürüşüydü. benim de yeni motorumu şehir ışıkları dışında ilk kullanışımdı. karanlığa bir de bandırma ile susurluk arasındaki yol çalışmaları eklenince hızımız iyice düştü. çift şeritli yol birçok yerde yapım çalışmaları nedeniyle tek şeride düşürülmüştü. tozdan ve karanlıktan göz gözü görmüyordu. susurluk'a kadar bu böyle devam etti. susurluk yasa'da bir nefeslenme molası verene kadar oldukça sıkıntılı bir yolculuk yaptık.
saat oldukça geç olmasına karşın yasa hınca hınç doluydu. motorları bırakacak ve oturacak yeri zor bulduk. çiğ börek yedik. 3 liraya 4 nefis çiğ börek. daha ne isteyeceğim.
susurluk'tan sonra yolun sorunsuz geçmesini umuyorduk. ama yola çıkar çıkmaz yol yine tıkandı. neyse ki bu sefer biz avantajlıydık: yolun sağında bizim motorlarla rahatça geçebileceğimiz bir boşluk vardı. son derece yavaş giden 300 kadar arabanın sağından geçerken keyfimiz yeniden yerine gelmeye başlamıştı. bozuk yollarda son sürat gidip bize taş sıçratan arabalardan intikamımızı alıyormuşuz gibiydi. buradan sonra vukuatsız bir biçimde balıkesir'e vardık. saat 23.30'da yorgun bir biçimde yataklarımıza yıkıldık.
trafik yoğunlaşmadan yolun virajlı bölümlerini geçebilmek için ertesi sabah 06.00'da kalktık ve yarım saat içinde yola düştük. gece karanlığındaki yolculuktan sonra aydınlıkta sürüş gerçekten işimizi çok kolaylaştırdı. edremit kavşağına kadar hiç duraklamadan geldiğimizde iyice acıkmıştık. ören'deki kahvaltı yerlerine baktık. ama sabah erken saatler olduğundan açık bir yer bulamadık. en sonunda bir benzinlikte mercimek çorbasıyla konuyu hallettik.
saat 11 sularında ayvalık'a vardık. sahil yolundan badavut'a geçtik. meltem'in ailesi bizi beklemiyor olduğundan büyük bir süpriz oldu. hamile bir biçimde meltem motosikletle bu kadar yol geldiğinden biraz azar işittik ama konu çabucak tatlıya bağlandı. sorun olmadan varmıştık ne de olsa. günün kalan bölümünü badavut kumsalında geçirdik.
akşam saatlerinde uzun zamandır yapmadığımız bir şeyi yapmaya karar verdik. akşam yemeğini yiyip güneşin batışını izlemeye "şeytan sofrası"na gitmeye karar verdik. motosiklete binmemiz artık yasak olduğundan kayınpederin arabasını aldık ama arabayla şeytan sofrasına ulaşmak mümkün olmadı. bu kadar kalabalık olmasını beklemiyorduk. arabalar yolları kapatmıştı. sanki bütün ayvalık güneşin batışı için şeytan sofrasına gelmişti. tur otobüsleri de cabasıydı. otoparkta yer olmadığı gibi yürünecek yer bile neredeyse kalmamıştı. benim son gelişimden beri burası çok değişmişti. çay, kahve içilecek yerler açılmış; masa ve sandalyeler konmuştu her yere. biz de alacakaranlıkta çaylarımızı yudumladık ve adalar manzarasını seyrettik. birkaç sene önce yanmış olan bölgelerin ağaçlandırmasının bugünkü durumuna baktık.
ertesi sabah benim için dönüş vaktiydi. kahvaltıdan sonra yola çıkmak için hazırlıklara başladım. (meltem ve CBF150'si ayvalık'ta kalıyorlar. bu sürüşü meltem doğum yapana kadar jübile olarak düşündük. ben sonra gelip alacağım CBF150'yi.) önce yönümü kuzeye çevirdim, annemi ve teyzemleri görmek için altınoluk tarafına sürdüm. kısa bir görüşmeden sonra büyük bir süratle asıl yoluma doğru yöneldim. bu gezide yeni motosikletim uzun yol sınavından yüksek bir not aldı. yollardaki bozuklukların verdiği rahatsızlığı saymazsak çok keyifli bir gezi oldu.
bandırma'ya vardığımda vapur'a daha iki saat vardı. iskelenin karşısındaki "moby dick" balık lokantasına oturdum. maç bağırışları arasında keyifli bir balık yedim. bandırma'da bir mekanın ucuz olmasını beklersiniz ama ödediğim para istanbul'da herhangi bir yerde ödeyebileceğim kadar çoktu.
bu motosiklet gezisinin en kötü olayını bana İDO yaşattı: biletimi düşürmüşüm. bileti bulamadığımdan İDO yönetimine başvurdum, bilgisayar kayıtlarında biletimi görüyor olmalarına karşın bana yeni bir bilet vermediler. beni yeni bir bilet daha almak zorunda bıraktılar. eskiden yeniden veriyorlarmış ama kötüye kullanımlar nedeniyle artık yasaklamışlar. yani her bileti teker teker incelemediklerinden beni yeniden bilet parası ödeme cezasına çarptırdılar. hala çok sinirliyim bu duruma.
bir küçük aksilik dışında keyifli bir tur oldu. 583,9 km. dile kolay...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder