sabah kahvaltıdan sonra çıkmak gibi bir niyetimiz vardı ama istanbul’dan yöreyi çok iyi bilen ve ogzala’yı bize tavsiye eden hale’nin geleceğini öğrenince onu beklemeye karar verdik. hale, bülent ile birlikte saat 14.00 gibi geldi. çarçabuk hazırlanıp yola düştük hep birlikte. kısa bir araba sürüşünden sonra veysel dayı’nın dere kenarındaki kahvesine ulaştık. buraya bir kış vakti bir kez daha gelmiştim. kahvenin üst tarafındaki mağaraya giren girmişti, ben girişine bir göz atıp çok dar olduğunu görünce dönmüştüm.
bu sefer mağara ile filan oyalanmayıp hemen menekşe yaylasına doğru yola koyulduk. ben dün olduğu gibi yine elif’i kangurusunun içinde taşımaya başladım. kısa süre sonra elif sallantıdan uyudu. neredeyse menekşe yaylasına kadar da bir daha uyanmadı.
yol önce dik bir rampa ile başladı. uzun zamandır zorlanmayan bedenlerimiz bu bölümde biraz inildedi. bu tırmanış bölümü bir uçurumun kenarında son buldu, vardığımız yerdeki vadi manzarası muhteşemdi. buradan sonra biraz düz gittik, biraz indik, biraz çıktık, ama hep orman içindeydik ve doğa muhteşemdi. hava elif’in çok kalın giyinmesini gerektirmeyecek kadar sıcaktı. zaten kanguruda bana yapışık durduğu için ikimiz de yaylaya kadar kan ter içinde kaldık.
yol boyunca hemen her noktada kocaeli belediyesi’nin yürüyüş yolu işaretlemelerini gördük. bu sayede yolu bulmak sorun olmadı. yolda bizim dışımızda da yürüyen birçok grup vardı. herkes hayretler içinde elif’e bakıp buna cesaret ettiğimiz için bizi tebrik etti. ama kendilerinin bebekleriyle bunu yapmayacaklarına eminim...
menekşe yaylası’na vardığımızda hamlamış vücudum çok yorgundu ve tere batıp çıkmıştım. meltem bir yayla evinde hemen elif’in üstünü değiştirdi. ben ise o anda kendim için bir yedek getirmediğimi fark ettim. meltem elif’i emzirirken ben de biraz dinlendim. ama yaylada çok kalmadık, hızla dönüşe geçtik. meltem, elif’i üşütmemek için epey endişeleniyordu, kanguru da bu konuda bana yardımcı olmuyordu. elif bana yapışık bir biçimde uyuduğundan birlikte epey hararet yaptık.
herşeye karşın şu anda ogzala çiftliği’ndeyiz. dönüş yolu boyunca elif gözlerini ağaçlara dikip ağaçların arasından sızan güneş ışığını izledi. ben de gözlerimi ondan ve adımlarımdan ayırmadım. dönüş yolunda ayağımın kayması durumunda başımıza gelebilecekleri bir an için düşündüm ama sonra bu işi yıllardır sorunsuz yaptığımı düşünüp yoluma devam ettim.
1 yorum:
Mesaj alinmistir. ;)
Yorum Gönder