ilk motosiklet kullandığımda 14 yaşındaydım ve bir kez üzerine oturmam yetmişti. bunun tam bana göre olduğunu biliyordum.
kendi motosikletimi alıp düzenli kullanmaya başladığımda ise 31 yaşındaydım (bu ara dönemde de yalnızca bisiklet kullandım. motosiklete hiç binmedim). son üç yıldır motorda birçok irili ufaklı kazalarım oldu. bunları hiç yazmamıştım, ama 'tarihe kayıt düşmeden' unutmak istemiyorum:
1- motosikletimiz yokken meltem'le birlikte 'honda'dan eğitim aldık. kendi motorumuzu ise ancak eğitimden bir yıl sonra alabildik. eğitimde öğrendiklerimizi ve deneyimlediklerimizi çoktan unutmuştuk. bu yüzden CBF 150'yi alınca önce yaşadığımız sitenin içinde turlayarak öğrendiklerimizi hatırlamaya çalıştık. bol bol dur-kalk yaptık. sonra ben site çevresinde gezinmeye başladım. sonra çekmeköy'ün içinde. en sonunda da çavuşbaşı ve polonezköy taraflarına doğru orman içi sürüşler başladı. yaklaşık bir ay içinde birçok meziyeti iyi-kötü kazanmıştım.
hedefim uzun yol yapmak olduğundan arkadaşlarımla bir sürüş ayarladım. hep birlikte ağva'ya gidelim diye kararlaştırdık. ağva'nın yolları (şile'den sonraki bölüm) kötü ve virajlı olmasına karşın bu deneyimleri de edinmem gerektiğinden, biraz da cahil cesaretinden çıktık yola.
o gün 6 motor toplu sürüş yapıyorduk. ben motosiklet konusunda deneyimsiz ve toplu sürüşün kendi zorluklarından habersiz olduğumdan tamamen kendi hatamla düştüm. aynadan arkamı kontrol ederken önümdeki BMW F650'nin yavaşladığını göremedim. gördüğümdeyse benim için epey geç olmuştu zira BMW bana göre oldukça kısa bir mesafede frenlemişti. hızla arkadan yaklaştığım zeynep'e ve yeni motoruna çarpmamak için frenlere asılmamla motorun beni yere çakması bir oldu. ön frenlere panik halde asılınca kilitlendi ve yere düştük birlikte (neyse ki yüksek düşüş biçiminde değildi). o ana ilişkin olarak hatırladığım en önemli şey yere düşmemle arkama baktığım ve arkamdan gelen motorların üzerime gelip gelmediklerini kontrol ettiğimdir. arkamdan sürüş yapan arkadaşlarım yanımdan geçtiler ya da durdular ama asıl önemlisi arkamızdan bir tır geliyordu üzerimize hızla. ben tır'ı farkettiğim anda motoru bırakıp yolun kenarına koşmaya başladım. CBF yolda yan yatmış duruyor ve tır üzerine geliyordu. neyse ki yol boştu ve tır sürücüsü motora zarar vermeden şerit değiştirmeyi başardı.
hiç kimseye birşey olmamıştı. ben yere düştüğüm sırada kaskı yere vurdum. kaskta birkaç çizik oluştu ama bana herhangi birşey olmadı. bir tek montun kolu yırtıldı ve kolum hafif kanadı. o gün sürüşe devam ettim. hep birlikte ağva'ya gittik, orada kamp yaptık ve ertesi gün döndük. hala o etkinliği çok keyifli ve heyecanlı hatırlarım. ama başka bir kaza nedeniyle parçaların değiştiği güne kadar motorun üzerinde epey bir miktarda çizik kaldı.
2- en ciddi kazamı yine CBF 150 ile yaptım. yamaha'nın serviste yattığı bir dönemde honda ile işe gidiyordum. daha evden çıkalı 10 dakika bile olmamıştı. her gün ekmek aldığım fırının önündeki yokuşu tırmandım. her gün üzerinden geçtiğim köprüye doğru yokuş aşağı seyrediyordum ki yan yoldan arka arkaya iki tane inşaat kepçesi geldiğini gördüm. kepçeler inşaata yük taşıyorlardı.
ben ana yolda olduğumdan kepçenin duracağını düşündüm, durmadı ve gelmeye devam etti. gelişi tehlikeli bir hal alınca korna çalmaya başladım ama kepçe operatörü gelmeye devam etti. frenlere asıldım ama kepçe artık hem çok yakındı, hem de hala gelmeye devam ediyordu. en sonunda kepçeyle kafa kafaya çarpıştık. ben yere düştüm ve kepçenin benim ve motorun üzerinden geçeceğini düşündüm. neyse ki kepçe operatörü bana çarptıktan sonra durdu.
motorumun ön tarafı ağır hasar almıştı. benim göğsüm de şiddetli bir biçimde ağrıyordu. kafamı da yere vurmuştum ama kaskım olduğundan kafamda bir sorun yoktu. yine montum da üzerimde olduğundan fazla yaralanmamıştım. bir tek dizim bir yerlere çarpmıştı ve ağrıyordu.
çok korktum ama durumum kötü değildi. polis çağırdım. polis'i üç kere aradım, telefonu açar açmaz ilk sordukları "yaralı var mı?" oldu. bir motosiklet ile bir kepçenin çarpıştığı bir ortamda yaralı olmayacağını nasıl düşünebiliyorlar anlamıyorum. en sonunda çok sert bir biçimde çağırmam gerekti gelmeleri için. etrafta 7 kadar inşaat işçisi toplanmıştı ve ben de yaralıydım. beni çok kolay hırpalayabilirlerdi. neyse ki inşaat şirketi yöneticileri çabuk geldiler ve bana çok iyi davranıp özür dilediler. sigortaları motorumda oluşan bütün hasarı karşıladı (neredeyse motor pert oluyordu).
kazada kepçe sürücüsünden şikayetçi olmadım. ama sonradan keşke olsaydım diye düşündüm. çünkü operatör kaza anını "kavşağa yaklaştığım sırada arkama bakıyordum. seni görmedim." diye anlattı. bu kadar kötü araç kullanan birisinin serbestçe kepçe kullanmaması için şikayet etmem yerinde olurdu. ama ekmeğiyle oynamak istememiştim o an.
yaklaşık 2 ay boyunca bu kaza yüzünden spordan ve motordan men edildim. kaburgalarımda çatlak olduğundan 2 ay kadar zorlukla nefes aldım.
3- x-max ile yaptığım yegane kaza tam satmaya karar verdikten sonra gerçekleşti.
akşam yorgun argın sürüş yapıyordum. stresli bir dönemimdeydim herhalde ki oldukça gergin ve süratli kullanıyordum. dudullu'da, imes'in arka tarafında giderken ışıklara yaklaştım ve o anda ışık sarıya döndü. tüm istanbullu sürücüler gibi (!) ışık kırmızıya dönmeden geçmek için ben de hızlandım. ancak yanlış hesap bağdat'tan dönermiş. önümdeki araç sarıyı görünce frenledi, benim yaptığım hatayı yapmadı.
onun geçmediğini görünce frenlere asılıp kıvırma hareketi ile yırtmaya çalıştım gerçi ama aradaki mesafe çok kısalmıştı. arabanın arka tamponunun sol köşesine motorun arka lastiği hizasında bir nokta ile dokundum. dokunmam ile dengemin bozulması bir oldu ve gidonun topuzu ile fren kolu bagaj kapağının üzerinde derin sayılabilecek bir sıyrık izi açtı.
meğersem adam da aracını satmaya çalışıyormuş. ikimizin araçları da tam satış öncesi hasar görmüştü. ama benim trafik sigortam onun hasarını karşıladı. ben ise motorun satışını hızlandırıp bir an önce elimden çıkardım.
hemen hemen her zaman çok dikkatli sürüyor olmama karşın arada böyle dikkatsizlikler oluyor.
bu üç kaza dışında bir iki ufak olayım da var. bu önemsizlere de kısaca değineyim:
1- x-max ile sabah trafiğinde işe gitmeye çalışıyordum. kırmızıda durmuş araçların sağından sağından sakince giderken duran taksilerden bir tanesi aniden ve hiçbir belirti yokken sağdaki yola sapmaya karar verdi ve bana dokundu. motorla birlikte kaldırımın üzerine düştüm. ama iki tarafta da hasar olmadığından konu çabucak kapatıldı.
2- bağdat caddesi'nden ethem efendi caddesi'ne dönerken ışıklar var. bize yeşil yandığında dönüş yaptım ancak yayalara da yeşil yanıyordu ve yayalar geçide inmişlerdi. bunu görünce her zaman olduğu gibi durdum ama arkamdan gelen adam durmadı ve bana arkadan çarpıp x-max'i yere devirdi. neyse ki motorda bir sorun olmadı. ama hala adamın ne düşünerek yürümeye devam ettiğine hayret ederim. hadi beni görmedi yayaları da mı görmüyordu?
3- balaban ile uzun bir motor yolculuğuna çıkmak için yenikapı vapur iskelesi'nde buluşacaktık. ben biraz geciktiğim için acele ediyordum. benim saatime göre vapura 5 dakika kalmıştı ve ben iskelenin önündeki kavşaktaydım. vapura çok az kaldığından araçların arasından yavaş yavaş en öne kadar geçtim. tam en öne geldiğimde yeşil yandı. düzgünce motoru kaldırıp hareket ettim ama o anda arkamdan birisi arka tekerleğime dokunarak dengemi bozdu. neyse ki CBF hemen toparladı kendisini ve düşmedim.
bir de kazaya ramak kalan olaylarım var. ne yazık ki bunlardan çok var. ne de olsa istanbul trafiği. ne üzücü ki bunlar hep yayalar ile ilgili konular. geçitten geçmek yerine duran arabaların arasında yürüyen yayalar, bahar geldiğinde dalgın dalgın dolaşan öğrenciler, akşam evine gitmek için acele eden yayalar...
umarım en kötüleri bu kadar olur...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder