383 rakımlı tepe (arabanın yanından) |
kaldım mı öyle ortada!? yola çıkmaya birkaç saat kala iptal geldiğinde insan neye uğradığını şaşırıyor, ne yapacağını bilemiyor. hastalığın halsizliğini tam atamamış, öksürmem tam olarak geçmemiş olmasına karşın ne çok istiyordum ılgaz'a gitmeyi... ne güzeldir ılgaz dağları'nın baharı, yazı... kısmet değilmiş. ama kendimi de öyle bir hazırlamışım ki bu enerjiyi harcamam lazım... hemen alternatif iki günlük planlar üretmeye başladım kafamda: ağva'da kamp ve yürüyüş; geyve'de kamp ve tırmanış; uludağ zirve tırmanışı ve zirve kampı... hiçbirisine meltem'i ikna edemeyince cumartesi yürüyüp pazar da bisiklete bindik.
383 rakımlı tepenin üzerinden gideceğimiz göl (elif uyuyor) |
sabah uzun bir kahvaltıdan sonra yola düştük. 11.30'da yürüyüşe başlamıştık. sıcakta ilk tepeyi tırmanmak benim hastalıktan yeni kalkmış ve 3 haftadır antrenmansız kalmış bedenim için çok zor oldu. sonlara doğru bir yerde neredeyse bırakıp geri dönüyordum ama pes etmedim. sonrasında sürekli iniş olduğunu biliyordum ama bu işin bir de geri dönüşü vardı ve geri dönüş için tek yol yine aynı tepeyi aşmaktı. arabadan indikten sonraki 10 dakika içinde elif uyudu ve bir daha uyandığında neredeyse göle varmıştık. elif sırtımda uyurken biz de meltem ile kazbek planlarımızdan konuştuk...
piknik |
dönüşte dik çıkışlar gelişe göre daha kısa ve daha azdı. eğimler biraz daha kaldırılabilirdi. bu arada benim nefesim de biraz olsun açılmıştı. dönüşte (gelişte olduğu gibi ruhumu teslim edeyazmadan) 383 metrelik zirveyi, elif'le birlikte aşıp arabaya ulaştığımızda saat 17.30'du ama hava hala çok sıcaktı ve biz çok yanmıştık... eve geldiğimizde elif yakalamaca oynamak istiyordu, bense yatmaktan başka birşey düşünmüyordum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder