![]() |
bethlemi hut |
tırmanışı planlarken epey kararsız kaldım. sürekli plan yapıyor,
değiştiriyor, farklı seçenekler üzerinde çalışıyor ve onları da değiştiriyordum.
emin olduğum tek şey birinci denemede zirveye ulaşamazsak bir gün dinlenip bir
kez daha denemek istediğimdi.
tur şirketlerinin standart programı iki günde dağ evine ulaş, bir gün
aklimatizasyon için ortsveri zirvesine çık, sonra da dağ evinden zirveyi dene
biçiminde. ama biz bu programı 2007 senesinde denemiştik ve aynı hatayı
yinelemek için bir neden göremiyordum. bu sefer daha hızlı ve daha
hazırlıklıydık. bu yüzden ‘bir günde dağ evine ulaş, ikinci gün aklimatizasyon,
üçüncü gün zirveyi dene, olmazsa bir gün dinlen yine dene’ biçiminde kafamızda
bir plan yapmıştık ve tırmanışa ayırdığımız süre bunu yapmaya müsaitti.
![]() |
kara haç |
2007 senesinde dağda bizim dışımızda tek bir ekip vardı: estonyalılar. onlar
zirve öncesi platoda kamp atmış ve bize
kıyasla zirveye çok daha yakın bir noktaya kadar ulaşmışlardı. buna karşın onlar da aşırı
rüzgar yüzünden zirve yapamamıştı. (2007 eylül’ünde öyle bir rüzgar vardı ki
ayakta durmakta bile çok zorlanıyorduk. hiç rüzgar esmezken aniden çok şiddetli
esiyor ve aniden yine kesiliyordu. tırmanışı bırakıp aşağı erken inmemizde beni
bile iki kere yere yıkmayı başaran rüzgarın etkisi büyüktü.) yine de estonyalılar
bize göre çok daha başarılı idiler ve bunu da platoya kamp atmış olmalarına bağlıyordum.
gelmeden önce ilk zirve denemesini dağ evinden yapıp ikinci denemeyi platoda kamp atarak yaparız diyorduk. ama dağ evinde tanıştığımız ve bizim
dağ evine çıktığımız gün platoya kadar aklimatizasyon ve keşif tırmanışı yapmış
olan iki fransız kardeşin anlattıkları bize bu kararımızı değiştirtti. akşam
yemeği sırasında fransız kardeşler ile oda arkadaşımız, dağ rehberi georg’un rota
hakkında anlattıkları tırmanışa gece karanlığında başlamama kararı almamıza
neden oldu.
![]() |
işte tırmanışın en tehlikeli bölümü |
ekipler dağ evinden gece 02.00 gibi çıkıyor ve ekibin hızına bağlı
olarak üç ilâ beş saat arasında bir sürede platoya ulaşıyorlardı. dağ evinden
çıkan ekipler platoya ulaştıklarında gün ancak ışımaya başlıyor oluyordu. 2007
denememizden, karanlıkta geçilecek yerlerin ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor ve buraları karanlıkta geçmeyi hiç mi hiç istemiyorduk.
gelirken gösterdiğimiz göz doldurucu performans da bizi, ilk denemeyi platodan yapma konusunda cesaretlendirdi.
sabah 06.35’te kalktığımızda ben iyi bir uyku uyumuş, biraz olsun
dinlenmiştim. gerçi dün akşamki keyif ve neşemden eser kalmamıştı ama kötü de
sayılmazdım. meltem ise hiç de iyi bir gece geçirememişti. yatmadan önce birer
aspirin almış olmamıza karşın her ikimizde de yüksekliğin etkileri görülmeye
başlamıştı. buna karşın planı değiştirmedik. tırmanışın devamında ihtiyaç duymayacağımız malzemeleri dağ evinde bıraktık. toplanma işlerini halledip kahvaltımızı ettikten sonra 08.45 gibi dağ evinden kamp
yükümüzle ayrıldık.
dağ evine çıkışı bir emler tırmanışı gibi hayal etmiştik. bugün ise
ağrı’da 4200 kampına çıkıyormuşuz gibi olacaktı. aradaki tek fark ağrı’ya göre
çok daha kuzeyde olan bu dağda bir yaz tırmanışı için epey bir kar ve buz görecek
olmamızdı.
09.30 sularında beyaz haça ve bundan 15 dakika sonra da siyah haça
ulaştık. bu bölümü 2007 tırmanışında iki kez geçmiştik. ama bu sefer bariz bir
biçimde yol daha belirgindi. her yanda taş babalar vardı, kaybolmak neredeyse
imkansızdı. 2007 tırmanışında bize rota konusunda yardımcı olan dağ evi bekçisi
levani siyah haçtan sonra buzula girmemizi ve buzulun ortasından, çatlaklara
dikkat ederek platoya kadar ilerlememizi söylemişti. okuduğumuz raporlar da
bunu teyid ediyordu. oysa şu anda patikalar ve işaretler bizi dağa doğru
götürüyordu. fransız kardeşler tırmanışın platoya kadar olan bölümünün en
tehlikeli yerinin burası olduğunu söylemişti. burasını hızlı geçebilmek için
siyah haçın orada beş dakika kadar dinlendik.
siyah haçtan sonraki bölümde iki büyük tehlike var: birincisi dağdan düşen taşlar. bize, saat 09.00’dan itibaren burada çok ciddi taş düşmeleri
yaşandığı söylenmişti ve bizim saatimiz de 10.00’a yaklaşıyordu. rehberli turlar burayı
olabildiğince erken, karanlıkta geçiyorlarmış. böylece rehberler kayalara iyice
yaklaşıp müşterilerini ikinci büyük tehlike olan buzul çatlaklarından
koruyorlarmış. ancak gündüz gözüyle tırmanmayı tercih etmiş olan bizler, şimdi
hem taş düşmeleriyle, hem de buzul çatlaklarıyla uğraşmak zorundaydık. taşların
çok risk oluşturduğu yerlerde buzul çatlaklarına, buzul çatlaklarının geçit
vermediği yerlerde kayalara yaklaşarak, ama çoğunlukla gece geçenlerin izlerini
takip ederek tırmanmayı sürdürdük. bir noktada bu güvenli çizgi tamamen ortadan
kalktı. hem ciddi buzul çatlaklarının, hem de ciddi taş düşmesi riskinin
olduğu, dar bir yere geldik. neyse ki burayı da sorunsuzca geçtik ve bugünün en
tehlikeli 20 dakikası da geride kalmış oldu.
![]() |
3 mevsimlik çadırımız |
buradan sonra düşen taşları uzaktan, güvenli bir mesafeden seyrederek ve
çok bariz bir patikayı takip ederek tırmanmayı sürdürdük. ancak molaların
sayısı artmaya, süreleri uzamaya başladı. çünkü irtifa artık 4000 metreye
yaklaşmıştı ve kamp yüküyle artık hızlı ilerleyemiyorduk.
bariz çatlak tehlikesine karşın ipe girmedik ve krampon da takmadık.
mümkün olduğu kadar hızlı gitmek istiyorduk ve ipin yaratacağı tartışma ve
sürtüşmelere de hiç ihtiyacımız yoktu. bununla birlikte çatlak riski olan
yerlerde iki katı dikkatle hareket ediyor ve adımlarımızı atmadan önce mutlaka
bir iki baton darbesi ile üstü kapalı çatlak olup olmadığına bakıyorduk. neyse
ki ilerleyen saate karşın kar oldukça sertti ve bize güvenli ve hızlı hareket
etme olanağı sağlıyordu. bu dakikadan sonra tek endişemiz platoyu bulup
bulamayacağımızdı.
dağ evindeyken yukarıda birden çok plato olduğu söylenmişti. kimisi iki
diyordu, kimisi üç. ama herkes birden çok plato olduğu konusunda hemfikirdi.
bizim ise tek derdimiz bunlardan herhangi birisine ulaşmaktı. kaç tane olduğu önemsizdi,
güvenle kamp kurabileceğimiz ilk yere konuşlanacaktık. tırmanışa başlamamızın
üzerinden dört saat geçtiğinde düz bir alana ulaştık. karşımızda uzunca bir bayır vardı. yukarıdan
zirve yapmış (ya da yapamamış) bir sürü ekip geliyordu. hepsi ile ayrı ayrı selamlaşıp tebrik ediyorduk. platoyu
sorduğumuzda yukarısını işaret ediyorlardı. ancak biz çok yorulmuştuk ve bulunduğumuz yer de kamp kurmak için çok uygundu. zaten de ayağımızın altındaki kar artık iyice
yumuşamaya başlamış ve devam etmek için elverişsiz bir hale gelmişti. daha
fazla zorlayıp kendimizi tüketmek istemediğimizden 12.45 sularında kampı kurmaya başladık.
ne yazık ki kış koşullarında yapılacak bu kamp için çok hazırlıklı olduğumuz söylenemezdi. küreğimiz olmadığından çadırımızı zeminin üzerinde biraz gezinerek olduğu kadarıyla kurduk. kar
kazığımız olmadığından yerine batonları ve kazmaları kullandık. onlar bile
yumuşak karda zor tuttu. olduğu kadar sabitleyip kendimizi çadırın içine atıp
dinlenmeye çekildik. aslında birşeyler yememiz ve içmemiz gerektiğini
biliyorduk ancak ikimizin de iştahı hiç yoktu. zar zor biraz birşeyler içip
yattık. uyumuyorduk ama gözlerimizi de açamıyorduk. kendimizi tüketmemiştik ama
kıpırdama isteğimiz de hiç kalmamıştı.
biz bu şekilde dinlenirken yanımıza iki çadır daha geldi: gürültücü
gürcü dağcılar ile çek cumhuriyeti'nden sempatik bir çift. çekler önce burasının plato olup olmadığını sordu. onlara olmadığını ve ilerisinin plato olduğunu söyledik. onlar da bayırı tırmanmaya başladılar. aslında bayırı sonuna kadar da tırmanmışlardı ancak geri dönüp kampı bizim yanımıza atmaya karar verdiler (ertesi gün bunun gerekçesini görerek anlayacaktık).
dağ evine yükselirken kapalı ama yağışsız, beni endişelendiren ama tırmanış için güzel sayılabilecek bir hava vardı. bugün ise aşağıda, stepansminda üzerinde kaynaşan bulutlar beni çok endişelendirmişti ama biz tamamen açık ve güneşli bir havada yürüdük. akşamın ilerleyen saatlerinde rüzgar şiddetlendi. fırtınaya çevirmesinden ve
bu düzlükte rüzgarın çadırımızı dövmesinden endişelendiğimiz için akşam
saatlerinde çadırımızın ön tarafına gürcülerin küreği ile derme çatma bir kar
duvarı yaptık. pek de işe yaramayan duvarımızı tamamlayınca yine dinlenmeye
çekildik. ne yazık ki hiçbir şey yiyemiyorduk. boğazımızdan zorla geçirdiğimiz
şeyler midemizde bize eziyet ediyordu. bu kadar hızlı yükselince bunun olağan
olduğunu bildiğimiz için bolca sıvı alıp yattık. umudumuz sabaha kendimizi
toparlamış olarak uyanmaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder