9 Ağustos 2012 Perşembe

gürcistan - 1 / hazırlıklar


meltem’le 2012 yazında yeniden kazbek’i denemeye karar verdiğimizde daha 2011 bitmemişti. gerçi kazbek’i yeniden denemeye, ilk denemenin inişinde çoktan karar vermiştik. ama biz kesin bir tarih belirleyesiye kadar aradan 5 yıl geçip gitmişti bile.

kararı almamız çok kolay oldu: meltem ağrı dağı’na üç kez çıkmış, benim de bir kış çıkışım var. tırmanmayı istediğimiz diğer dağlar, pasaportla gidilecek yerlerde ama pasaportlarımızın süresi doldu. türklerin pasaportsuz olarak gidebildiği iki ülkeden KKTC’de hedeflediğimiz bir zirve yok. geriye elimizde bir gürcistan kaldı ve kazbek de hep aklımızın bir köşesinde duruyordu...

ilk kararı aldıktan sonra birkaç ay bu konu hakkında konuşmadık bile. ne konuşacaktık ki? ilk denemenin anıları, daha dün gibi aklımızda, yaptığımız hatalar gün gibi açıktaydı. sağda solda birlikte gitmeyi istediğimiz insanlara haber ettik. herkes çok istiyordu ama herkesin bir engeli vardı.

gidiş tarihi olarak, ilk denememizde “tırmanış için en uygun dönem” olduğunu öğrendiğimiz temmuz sonu/ağustos başı dönemini kafamızda belirlemiştik bile. uçak biletini ne kadar erken alırsak o kadar iyi olur diye düşünüyorduk ama ilk baktığımız dönemlerde gerek batum biletleri, gerekse tiflis biletleri çok pahalıydı. neyse ki şubat ayında pegasus’ta indirimli tiflis bileti yakaladık ve kişi başı gidiş- dönüş 229,-TL’den biletlerimizi aldık.
2007 ekibi bir arada

şubat sonunda spor salonuna yazıldık. sert geçen kışın etkilerini üzerimizden atmak için haftada en az üç gün yüzme hedefiyle yola çıktım. önceleri yarım saat yüzüyordum, sonra bunu bir saate kadar çıkardım. fırsat buldukça günlük antrenman süremi bir saatten iki saate çıkarıp bünyeyi kardiyo antrenmanları ile zorladım. haziran ortasından itibaren sabahları havuz ve akşamları da bisiklet ile dozu iyice arttırmıştım. yola çıkmadan beş gün öncesine kadar artan bir tempo ile kardiyo antrenmanlarımı sürdürdüm.

nisan ayından itibaren ayda en az bir kez dağa gitme hedefi koymuştum. ama şanssızlıklar daha hafif başlamaya zorladı. nisanda iki yürüyüş etkinliği yaptık. mayıs’ta da ancak kaynaklar kaya tırmanış şenliği’ne gidecek kadar zaman bulabildim. haziran ayında başarısız bir erciyes ve başarısız bir alaca denemesi yaptım. temmuz başında da kızılkaya’yı denedik, yine olmadı. buna rağmen temmuz başında yaptığımız bu tırmanış iki hafta sonra gideceğimiz kazbek tırmanışı için çok önemli bir antrenman oluşturdu. 2012’de hiç dağa gitmemiş olmasına karşın meltem’in dağdaki rahatlığı ve performansı, onca antrenman ve etkinlik yapmış olmama karşın benimkisine çok yakındı, sanki meltem dağda doğal ortamında gibiydi.
bakacak

uzun ve soğuk geçen kış boyunca yaklaşık altı kilo almış, yeniden yüz kiloya yaklaşmıştım. geçen sene meltem’le birlikte uyguladığımız diyetle tırmanışa iki hafta kala 88 kiloya düşme hedefi koydum. tırmanış öncesi bolca yiyip 90 kilo ile tırmanışa giderim diye düşünüyordum. elbette bu da pek tutmadı. ben nedense diyetle kilo veremiyorum. ne zaman yaptığım günlük sporun dozu artmaya başladı, o zaman kilo vermeye başladım. tırmanıştan önceki son haftaya kadar günde üç ana, iki ara öğün yemek yedim ve genellikle dengeli ama yağsız ve şekersiz beslenmeye çalıştım. tırmanıştan önceki son haftada ise karbonhidrat ağırlıklı olarak beslendim. iki öğlen makarna, iki öğlen de içinde yalnız kaşar bulunan kumpir yedim meselaJ gürcistan’a doğru yola çıktığımızda, kışın aldığım kiloları verip 92 kiloya düşmeyi zar zor başarabilmiştim.

malzeme olarak eksiğimiz ufak tefek şeylerdi, onları da gitmeden önceki son haftada tamamladık. kendi tırmanış ipimiz çok ağır olduğundan zirve dağcılık’tan hafif bir ip ve bir kazma ile bir gps aldık.

kafamı en çok kurcalayan şey ise tırmanış planlamasıydı. zaten önceki seferden farklı olarak bu sefer tırmanmak ve zirve yapmaktan başka birşey düşündüğüm yoktu. sürekli kafamda tırmanış planlaması yapıyor, sonra seçenekleri ve dağda karşılaşabileceğimiz olayları göz önünde bulundurarak farklı kurgular üzerinde çalışıyor ve değişiklikler yapıyordum. zirveye ulaşabilmek için iki deneme planlamıştım. “birincisinde bir aksilik olur da zirve yapamazsak dinlenip yeniden deneyelim” diye düşünüyordum. çünkü içten içe biliyordum ki, yine başarısız bir biçimde dönersem bir deneme daha olmayacaktı.
havaalanında çantalarla

beni en çok kaygılandıran ise buzul çatlaklarıydı. 2007 senesinde kazbek’i balayında, çiçeği burnunda evliyken denemiştik ve dikkatsiz bir anımızda meltem, göğüs hizasına kadar, üstü kapalı bir buzul çatlağına düşmüştü. ayakları boşlukta, kollarına kadar batmış bir halde çatlağın üzerinde sallanır durumda iken onu çekip çıkarmayı başardık ama hala kazbek’ten konuşurken, neredeyse ‘balayında dul kalıyor’ olduğum gerçeğini de acı bir tebessüm ile birbirimize hatırlatırız. ancak bu da bir deneyim idi ve her deneyim gibi bize bu tırmanışta yararı olacaktı.

gidiş günü gelip çattığında iki dağ çantası, iki sırt çantası ve bir hurç dolusu malzememiz vardı. bagaj hakkımız toplam 40 kg, uçak içi hakkımız ise toplam 16 kg. idi. neyse ki dağ malzemeleri hafif malzemeler, uçağın kargo bölümüne verilecek çantalar 41,5 kilo çekti. küçük bir değişiklik ile kargo için ekstra para ödemeden uçağa bindik.

Hiç yorum yok: