meltem’le 2012 yazında yeniden kazbek’i denemeye karar verdiğimizde daha
2011 bitmemişti. gerçi kazbek’i yeniden denemeye, ilk denemenin inişinde çoktan
karar vermiştik. ama biz kesin bir tarih belirleyesiye kadar aradan 5 yıl geçip
gitmişti bile.
kararı almamız çok kolay oldu: meltem ağrı dağı’na üç kez çıkmış, benim
de bir kış çıkışım var. tırmanmayı istediğimiz diğer dağlar, pasaportla
gidilecek yerlerde ama pasaportlarımızın süresi doldu. türklerin pasaportsuz olarak
gidebildiği iki ülkeden KKTC’de hedeflediğimiz bir zirve yok. geriye elimizde
bir gürcistan kaldı ve kazbek de hep aklımızın bir köşesinde duruyordu...
ilk kararı aldıktan sonra birkaç ay bu konu hakkında konuşmadık bile.
ne konuşacaktık ki? ilk denemenin anıları, daha dün gibi aklımızda, yaptığımız hatalar gün gibi açıktaydı. sağda solda
birlikte gitmeyi istediğimiz insanlara haber ettik. herkes çok istiyordu ama
herkesin bir engeli vardı.
gidiş tarihi olarak, ilk denememizde “tırmanış için en uygun dönem”
olduğunu öğrendiğimiz temmuz sonu/ağustos başı dönemini kafamızda belirlemiştik
bile. uçak biletini ne kadar erken alırsak o kadar iyi olur diye düşünüyorduk
ama ilk baktığımız dönemlerde gerek batum biletleri, gerekse tiflis biletleri
çok pahalıydı. neyse ki şubat ayında pegasus’ta indirimli tiflis bileti yakaladık
ve kişi başı gidiş- dönüş 229,-TL’den biletlerimizi aldık.
2007 ekibi bir arada |
şubat sonunda spor salonuna yazıldık. sert geçen kışın etkilerini
üzerimizden atmak için haftada en az üç gün yüzme hedefiyle yola çıktım.
önceleri yarım saat yüzüyordum, sonra bunu bir saate kadar çıkardım. fırsat
buldukça günlük antrenman süremi bir saatten iki saate çıkarıp bünyeyi kardiyo
antrenmanları ile zorladım. haziran ortasından itibaren sabahları havuz ve
akşamları da bisiklet ile dozu iyice arttırmıştım. yola çıkmadan beş gün
öncesine kadar artan bir tempo ile kardiyo antrenmanlarımı sürdürdüm.
nisan ayından itibaren ayda en az bir kez dağa gitme hedefi koymuştum.
ama şanssızlıklar daha hafif başlamaya zorladı. nisanda iki yürüyüş etkinliği
yaptık. mayıs’ta da ancak kaynaklar kaya tırmanış şenliği’ne gidecek kadar
zaman bulabildim. haziran ayında başarısız bir erciyes ve başarısız bir alaca
denemesi yaptım. temmuz başında da kızılkaya’yı denedik, yine olmadı. buna
rağmen temmuz başında yaptığımız bu tırmanış iki hafta sonra gideceğimiz kazbek
tırmanışı için çok önemli bir antrenman oluşturdu. 2012’de hiç dağa gitmemiş olmasına
karşın meltem’in dağdaki rahatlığı ve performansı, onca antrenman ve etkinlik
yapmış olmama karşın benimkisine çok yakındı, sanki meltem dağda doğal ortamında
gibiydi.
bakacak |
uzun ve soğuk geçen kış boyunca yaklaşık altı kilo almış, yeniden yüz
kiloya yaklaşmıştım. geçen sene meltem’le birlikte uyguladığımız diyetle tırmanışa
iki hafta kala 88 kiloya düşme hedefi koydum. tırmanış öncesi bolca yiyip 90
kilo ile tırmanışa giderim diye düşünüyordum. elbette bu da pek tutmadı. ben
nedense diyetle kilo veremiyorum. ne zaman yaptığım günlük sporun dozu artmaya
başladı, o zaman kilo vermeye başladım. tırmanıştan önceki son haftaya kadar günde
üç ana, iki ara öğün yemek yedim ve genellikle dengeli ama yağsız ve şekersiz
beslenmeye çalıştım. tırmanıştan önceki son haftada ise karbonhidrat ağırlıklı
olarak beslendim. iki öğlen makarna, iki öğlen de içinde yalnız kaşar bulunan kumpir
yedim meselaJ gürcistan’a
doğru yola çıktığımızda, kışın aldığım kiloları verip 92 kiloya düşmeyi zar zor
başarabilmiştim.
malzeme olarak eksiğimiz ufak tefek şeylerdi, onları da gitmeden önceki
son haftada tamamladık. kendi tırmanış ipimiz çok ağır olduğundan zirve
dağcılık’tan hafif bir ip ve bir kazma ile bir gps aldık.
kafamı en çok kurcalayan şey ise tırmanış planlamasıydı. zaten önceki
seferden farklı olarak bu sefer tırmanmak ve zirve yapmaktan başka birşey
düşündüğüm yoktu. sürekli kafamda tırmanış planlaması yapıyor, sonra
seçenekleri ve dağda karşılaşabileceğimiz olayları göz önünde bulundurarak
farklı kurgular üzerinde çalışıyor ve değişiklikler yapıyordum. zirveye
ulaşabilmek için iki deneme planlamıştım. “birincisinde bir aksilik olur da zirve
yapamazsak dinlenip yeniden deneyelim” diye düşünüyordum. çünkü içten içe
biliyordum ki, yine başarısız bir biçimde dönersem bir deneme daha olmayacaktı.
havaalanında çantalarla |
beni en çok kaygılandıran ise buzul çatlaklarıydı. 2007 senesinde
kazbek’i balayında, çiçeği burnunda evliyken denemiştik ve dikkatsiz bir
anımızda meltem, göğüs hizasına kadar, üstü kapalı bir buzul çatlağına düşmüştü.
ayakları boşlukta, kollarına kadar batmış bir halde çatlağın üzerinde
sallanır durumda iken onu çekip çıkarmayı başardık ama hala kazbek’ten konuşurken, neredeyse
‘balayında dul kalıyor’ olduğum gerçeğini de acı bir tebessüm ile birbirimize
hatırlatırız. ancak bu da bir deneyim idi ve her deneyim gibi bize bu
tırmanışta yararı olacaktı.
gidiş günü gelip çattığında iki dağ çantası, iki sırt çantası ve bir hurç
dolusu malzememiz vardı. bagaj hakkımız toplam 40 kg, uçak içi hakkımız ise
toplam 16 kg. idi. neyse ki dağ malzemeleri hafif malzemeler, uçağın kargo
bölümüne verilecek çantalar 41,5 kilo çekti. küçük bir değişiklik ile kargo
için ekstra para ödemeden uçağa bindik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder