25 Nisan 2010 Pazar

her gidişin...

ogzala çiftliğine ilk biz gelmiştik. en uzun biz kaldık. en son dönen de biz olduk. yapmayı çok sevdiğimiz ama doğum nedeniyle uzun zamandır yapamadığımız şeylere ilişkin duyguları yeniden tattık. yeni plan ve projeler yaptık. ama en önemlisi bu deneme etkinliğinde iki buçuk aylık bir bebek ile de, bazı koşullar altında, bu işin yapılabileceğini görmüş olduk.

dün elif’i ve kendi dizlerimizi menekşe yaylasına kadar bir hayli hırpaladığımızdan bugün sabahtan öğlene kadar dinlenme, sonrasında da yalnızca kısa bir yürüyüş yapma kararı aldık. hale ile bülent sabahtan ayrı bir yürüyüş yaptılar. geldiklerinde de hep birlikte beşparmak dağı manzarası görmek için bir patikaya girdik. yarım saat içinde varacaktık ama yanlış patikaya girmiş olduğumuzdan hiçbir yere varamadık. bulduğumuz bir çimenlikte biraz oturup geri döndük. zaten amacımız yalnızca dünden kalan ağrılarımızı atmak olduğundan bize bu da yetti.

öğleden sonra 16.00 civarlarında ogzala çiftliği’ne dönüp erhan bey, münevver hanım ve tenda ile vedalaştık. yemeği yolumuzun üzerindeki “şelale alabalık çiftliği”nde yedik. yemek muhteşemdi, karaaslan tesislerinde yediğimiz yemekten çok daha lezizdi. üstelik aldığımız hizmet de çok daha iyiydi.

her gidişin bir dönüşü oluyor ne yazık ki. ama şimdi yakın gelecekte yeni etkinlikler yapmak için daha fazla umudumuz ve bir de planımız var...

24 Nisan 2010 Cumartesi

...gördük ki oluyormuş

yine ogzala çiftliğindeyiz. bugün dünden meltem’le planlamış olduğumuz, elif’le menekşe yaylası yürüyüşünü yaptık. gördük ki oluyormuş...

sabah kahvaltıdan sonra çıkmak gibi bir niyetimiz vardı ama istanbul’dan yöreyi çok iyi bilen ve ogzala’yı bize tavsiye eden hale’nin geleceğini öğrenince onu beklemeye karar verdik. hale, bülent ile birlikte saat 14.00 gibi geldi. çarçabuk hazırlanıp yola düştük hep birlikte. kısa bir araba sürüşünden sonra veysel dayı’nın dere kenarındaki kahvesine ulaştık. buraya bir kış vakti bir kez daha gelmiştim. kahvenin üst tarafındaki mağaraya giren girmişti, ben girişine bir göz atıp çok dar olduğunu görünce dönmüştüm.

bu sefer mağara ile filan oyalanmayıp hemen menekşe yaylasına doğru yola koyulduk. ben dün olduğu gibi yine elif’i kangurusunun içinde taşımaya başladım. kısa süre sonra elif sallantıdan uyudu. neredeyse menekşe yaylasına kadar da bir daha uyanmadı.

yol önce dik bir rampa ile başladı. uzun zamandır zorlanmayan bedenlerimiz bu bölümde biraz inildedi. bu tırmanış bölümü bir uçurumun kenarında son buldu, vardığımız yerdeki vadi manzarası muhteşemdi. buradan sonra biraz düz gittik, biraz indik, biraz çıktık, ama hep orman içindeydik ve doğa muhteşemdi. hava elif’in çok kalın giyinmesini gerektirmeyecek kadar sıcaktı. zaten kanguruda bana yapışık durduğu için ikimiz de yaylaya kadar kan ter içinde kaldık.

yol boyunca hemen her noktada kocaeli belediyesi’nin yürüyüş yolu işaretlemelerini gördük. bu sayede yolu bulmak sorun olmadı. yolda bizim dışımızda da yürüyen birçok grup vardı. herkes hayretler içinde elif’e bakıp buna cesaret ettiğimiz için bizi tebrik etti. ama kendilerinin bebekleriyle bunu yapmayacaklarına eminim...

menekşe yaylası’na vardığımızda hamlamış vücudum çok yorgundu ve tere batıp çıkmıştım. meltem bir yayla evinde hemen elif’in üstünü değiştirdi. ben ise o anda kendim için bir yedek getirmediğimi fark ettim. meltem elif’i emzirirken ben de biraz dinlendim. ama yaylada çok kalmadık, hızla dönüşe geçtik. meltem, elif’i üşütmemek için epey endişeleniyordu, kanguru da bu konuda bana yardımcı olmuyordu. elif bana yapışık bir biçimde uyuduğundan birlikte epey hararet yaptık.

herşeye karşın şu anda ogzala çiftliği’ndeyiz. dönüş yolu boyunca elif gözlerini ağaçlara dikip ağaçların arasından sızan güneş ışığını izledi. ben de gözlerimi ondan ve adımlarımdan ayırmadım. dönüş yolunda ayağımın kayması durumunda başımıza gelebilecekleri bir an için düşündüm ama sonra bu işi yıllardır sorunsuz yaptığımı düşünüp yoluma devam ettim.

elif gün boyu huzurluydu. hatta ogzala’ya döndüğünde etrafa gülücükler saçıyordu. toplam dört buçuk saat ve toplam sekiz kilometre yürüyüş. gördük ki bu iş bebekle de oluyormuş...

23 Nisan 2010 Cuma

aytepe ogzala çiftliği

23 nisan cuma'ya gelip üç günlük tatil oluşunca ne yapacağımıza karar vermek çok zor oldu. küçük kızımız elif, doğumundan sonraki ilk günlerde "zatürre" teşhisiyle dört gün hastanede yattığından beri meltem elif'in üzerine titriyor. yeniden üşütmemek için ne gerekirse yapıyor.

buna karşın, hareketsiz geçen bunca zamandan sonra, meltem ricalarımı kırmadı. yakın bir yerlerde, ısıtmalı bir yerlerde kalmaya ikna oldu. iki buçuk aylık kızımıza uygun ve bizim de biraz doğaya çıkabileceğimiz bir yer bulmak için araştırırken hale "ogzala çiftliği"ni önerdi. internetten araştırdık, hem yakındı, hem de elif'in ihtiyacı olan standartları sağlıyordu. http://www.ogzala.com/ogzalaciftligi/ogzalaciftligi.htm

kocaeli yuvacık barajının 10 km. kadar güneyinde, aytepe'ye çok yakın bir konumda, manzaraya hakim bir tepede kurulmuş olan pansiyonun işletmeciliğini ogzala tur'un sahibi erhan bey ve eşi münevver hanım, 7 yaşındaki kızları tenda ile birlikte yapıyor.

sabah erken uyanıp toplanmaya başladık ve saat onda yola çıktık. yaklaşık iki saatte neredeyse menzile varmıştık. gerçi otobanda biraz hızlı gittim ama otobandan çıkıp ormanların içine girdiğimizde hızımı saatte yirmi kilometreye kadar düşürüp manzaranın ve ormanın keyfini çıkardım.

öğlen yemeğini ogzala çiftliğine altı kilometre kala yol üzerindeki bir alabalık çiftliğinde, dere kenarında yaptık. elif yol boyunca uyudu. alabalık çiftliğine geldiğimizde uyandı. yemekten sonra bir çaydanlık çay içip biraz daha dere kenarında keyif yapmamıza da izin verdi. (alabalık çiftliğinde köfte ve kaşarlı mantar yedik, ayran içtik. bütün bu zaman için toplam 30 TL ödedik.) sonra yönümüzü ogzala çiftliğine çevirdik. ogzala çiftliğini biraz aramamız gerekti ama en gerekli yerlerde yönlendirme tabelaları vardı. ogzala çiftliğine vardığımızda saat 15.30'du.

hızla hazırlanıp yürüyüşe çıktık. elif ilk doğa yürüyüşünü yapacaktı. küçük kızımın iki buçuk aylık yaşantısının ihtimal ki en hareketli günü oluyordu. ilk anda kanguruyu biraz yadırgadı ama çabuk alıştı. rehberimiz tenda ile birlikte yakın yerlerde bir buçuk saatlik bir yürüyüş yaptık. elif yürüyüşün çoğunu uyuyarak geçirdi, biz doğanın uyanışının keyfini sürerken elif hanım temiz havanın tadını çıkardı.

ogzala'ya döndüğümüzde akşam çayı saatiydi. meltem elif'i emzirirken ben de pansiyonun önünde ogzala'nın sahibi erhan beyin öyküsünü dinledim. türkiye'de türkler için ilk doğa sporları şirketini kurmuş, halen de hararetli projeler üzerinde çalışıyor. özellikle fotoğraf üzerine projelerini paylaştı benimle. akşam yemeğini pansiyonda bulunan herkes, bir masanın çevresinde yedi.

meltem yarın menekşe yaylasına gitmenin planlarını kuruyor. bugünlerde yaylanın her tarafı menekşelerle kaplı oluyormuş. ama planları artık elif hanım yapıyor. bakalım...