24 Eylül 2009 Perşembe

ayvalık motosiklet turu

temmuz sonunda meltem'in doktora görünmesi gerekiyordu. doktor üç aylık bebeğimizin anne karnındaki sağlığının yerinde olduğunu söyleyince sözü motosikletten açtık. doktorumuz elbette meltem'in motosiklet kullanması düşüncesinden hoşlanmadı. ama yasak da koymadı. "kendinizi yaralamayacak kadar iyi bir sürücüyseniz olabilir." dedi. bu süper haberin üzerine motosikletle ayvalık'a gitmek için hazırlıklara başladık. iki motosikleti de bakıma sokup yola hazırladık.
cuma akşam saat 18.30'da yenikapı'dan bandırma vapuruna bindik. saat 20.45'te bandırma'ya vardığımızda güneş batmıştı. meltem'in ilk gece sürüşüydü. benim de yeni motorumu şehir ışıkları dışında ilk kullanışımdı. karanlığa bir de bandırma ile susurluk arasındaki yol çalışmaları eklenince hızımız iyice düştü. çift şeritli yol birçok yerde yapım çalışmaları nedeniyle tek şeride düşürülmüştü. tozdan ve karanlıktan göz gözü görmüyordu. susurluk'a kadar bu böyle devam etti. susurluk yasa'da bir nefeslenme molası verene kadar oldukça sıkıntılı bir yolculuk yaptık.
saat oldukça geç olmasına karşın yasa hınca hınç doluydu. motorları bırakacak ve oturacak yeri zor bulduk. çiğ börek yedik. 3 liraya 4 nefis çiğ börek. daha ne isteyeceğim.
susurluk'tan sonra yolun sorunsuz geçmesini umuyorduk. ama yola çıkar çıkmaz yol yine tıkandı. neyse ki bu sefer biz avantajlıydık: yolun sağında bizim motorlarla rahatça geçebileceğimiz bir boşluk vardı. son derece yavaş giden 300 kadar arabanın sağından geçerken keyfimiz yeniden yerine gelmeye başlamıştı. bozuk yollarda son sürat gidip bize taş sıçratan arabalardan intikamımızı alıyormuşuz gibiydi. buradan sonra vukuatsız bir biçimde balıkesir'e vardık. saat 23.30'da yorgun bir biçimde yataklarımıza yıkıldık.
trafik yoğunlaşmadan yolun virajlı bölümlerini geçebilmek için ertesi sabah 06.00'da kalktık ve yarım saat içinde yola düştük. gece karanlığındaki yolculuktan sonra aydınlıkta sürüş gerçekten işimizi çok kolaylaştırdı. edremit kavşağına kadar hiç duraklamadan geldiğimizde iyice acıkmıştık. ören'deki kahvaltı yerlerine baktık. ama sabah erken saatler olduğundan açık bir yer bulamadık. en sonunda bir benzinlikte mercimek çorbasıyla konuyu hallettik.
saat 11 sularında ayvalık'a vardık. sahil yolundan badavut'a geçtik. meltem'in ailesi bizi beklemiyor olduğundan büyük bir süpriz oldu. hamile bir biçimde meltem motosikletle bu kadar yol geldiğinden biraz azar işittik ama konu çabucak tatlıya bağlandı. sorun olmadan varmıştık ne de olsa. günün kalan bölümünü badavut kumsalında geçirdik.
akşam saatlerinde uzun zamandır yapmadığımız bir şeyi yapmaya karar verdik. akşam yemeğini yiyip güneşin batışını izlemeye "şeytan sofrası"na gitmeye karar verdik. motosiklete binmemiz artık yasak olduğundan kayınpederin arabasını aldık ama arabayla şeytan sofrasına ulaşmak mümkün olmadı. bu kadar kalabalık olmasını beklemiyorduk. arabalar yolları kapatmıştı. sanki bütün ayvalık güneşin batışı için şeytan sofrasına gelmişti. tur otobüsleri de cabasıydı. otoparkta yer olmadığı gibi yürünecek yer bile neredeyse kalmamıştı. benim son gelişimden beri burası çok değişmişti. çay, kahve içilecek yerler açılmış; masa ve sandalyeler konmuştu her yere. biz de alacakaranlıkta çaylarımızı yudumladık ve adalar manzarasını seyrettik. birkaç sene önce yanmış olan bölgelerin ağaçlandırmasının bugünkü durumuna baktık.
ertesi sabah benim için dönüş vaktiydi. kahvaltıdan sonra yola çıkmak için hazırlıklara başladım. (meltem ve CBF150'si ayvalık'ta kalıyorlar. bu sürüşü meltem doğum yapana kadar jübile olarak düşündük. ben sonra gelip alacağım CBF150'yi.) önce yönümü kuzeye çevirdim, annemi ve teyzemleri görmek için altınoluk tarafına sürdüm. kısa bir görüşmeden sonra büyük bir süratle asıl yoluma doğru yöneldim. bu gezide yeni motosikletim uzun yol sınavından yüksek bir not aldı. yollardaki bozuklukların verdiği rahatsızlığı saymazsak çok keyifli bir gezi oldu.
bandırma'ya vardığımda vapur'a daha iki saat vardı. iskelenin karşısındaki "moby dick" balık lokantasına oturdum. maç bağırışları arasında keyifli bir balık yedim. bandırma'da bir mekanın ucuz olmasını beklersiniz ama ödediğim para istanbul'da herhangi bir yerde ödeyebileceğim kadar çoktu.
bu motosiklet gezisinin en kötü olayını bana İDO yaşattı: biletimi düşürmüşüm. bileti bulamadığımdan İDO yönetimine başvurdum, bilgisayar kayıtlarında biletimi görüyor olmalarına karşın bana yeni bir bilet vermediler. beni yeni bir bilet daha almak zorunda bıraktılar. eskiden yeniden veriyorlarmış ama kötüye kullanımlar nedeniyle artık yasaklamışlar. yani her bileti teker teker incelemediklerinden beni yeniden bilet parası ödeme cezasına çarptırdılar. hala çok sinirliyim bu duruma.
bir küçük aksilik dışında keyifli bir tur oldu. 583,9 km. dile kolay...

4 Eylül 2009 Cuma

ailemize yeni bir motosiklet katıldı

size bahsetmeye hiç fırsat bulamamıştım: mart ayında ikinci motosikletimizi aldık.

CBF 150'nin yanına hangi motoru katacağımıza karar verme süreci oldukça sancılı geçti. hayatım boyunca 650 cc.lik bir enduro sahibi olmayı düşledim. her türlü yol koşulunda sürmek için tasarlanmış enduro motosikletlerin bana en uygun tür olduğunu düşünüyorum. bu yüzden bütün kış enduro motosikletlerin fiyatlarını inceledim, özelliklerini araştırdım. sonunda uzun uzun inceledikten sonra bir maxi-scooter almaya karar verdim. 'nasıl yani?' diye sormayın. öyle oldu işte. eğer 650 cc.lik bir motosiklet alsaydım bir sezonda en çok 2.500-3.000 km. yol yapabilecektim ve yalnızca hafta sonları kullanabilecektim ama ben her gün kullanmak istiyordum. takım elbise ile 650 cc.lik motosiklet kullanmak da çok zor olacaktı vs. vs. aman, sizi ikna etmek zorunda değilim, öyle karar verdim işte.

maxi-scooter almaya karar verdikten sonra sıra hangisini seçeceğime karar vermeye geldi. ikinci el alacaktım. öncelikle kendime bir fiyat limiti belirledim. "bir enduro değil de bir maxi-scooter alacaksam ödeyeceğim para en çok 4.000 TL olmalı" diye uyduruktan bir limit belirledim kendime. CBF 150 şehir içinde kullanmak için fazlasıyla yeterli bir güce sahip. bu nedenle "alacağım maxi-scooter da bu kadar bir güce sahip olsa yeterli olur" diye düşündüm. ama maxi-scooter kategorisinde türkiye'de 150 cc.lik motosiklet bulunmadığını fark ettim. daha çok 400 ve 650 cc.lik maxi-scooterlar var türkiye karayollarında, onların da fiyatları ikinci el olarak bile benim kendim için belirlediğim limitin oldukça üzerinde. sahibinden.com'da 3 tane 150 cc.lik maxi-scooter vardı ve fiyatları benim belirlediğim limite uygundu. ama onlarda da yedek parça sorunu olduğunu öğrendim. uzatmayayım, son çare olarak motosiklet mağazalarını gezmeye karar verdim. işte ilk defa o zaman başka bir problemle daha karşılaşacağımı anladım: maxi bile olsa scooterlar benim için çok küçük. direksiyon dizlerime çarpıyor. üzüntü ve muz kabuğu. ama bu durum eldeki seçenekleri çok azalttığı için seçim yapmamı kolaylaştırdı.

sonunda bir mağazada gördüğüm yamaha x-max 250'leri beğendim. ikinci el olanlarda bile fiyat limitlerimin üzerindeydi ama isteklerime en yakın olan model buydu. internette biraz araştırma ile 2008 model 11.000 km.de bir tane buldum. fiyat 6.500 TL idi ama beğenmiştim ve haftasında aldım. böylece motorlu taşıtlar vergimiz bir araba ve iki motora yükselmiş oldu.

yeni motosikletim bir kez park halinde iken kaza geçirmişti. ufak tefek hasarlar vardı. motosikleti almadan götürüp servise göstermiş ve onay almıştık. yürür aksam çok iyiydi. aldıktan hemen sonra da bakıma soktuk. frenler bitmiş, yenileriyle değiştirildi. herşeyi gözden geçirildi.

yeni motosikletimin ilk sürüşünde hemen en önemli özürünü fark ettim. bacakların arasında bir depo bulunmadığından virajları almak oldukça zor oluyor. yatmıyor bir türlü, o yüzden de dönüş çizgisini kaybetmek çok kolay oluyor. bir de gazı biraz fazla açarsan hemen arkası kaymaya başlıyor.

ama genel olarak en çok zorlandığım konu motosikletin süspansiyonlarının oldukça sert olması. bozuk türk yollarında bazen nasıl işkence olduğunu anlatamam. yalnızca bu yüzden otobanlardan gittiğim ve ara yollara girmediğim çok oluyor.

yeni motosikleti alınca hanım artık beni CBF 150'ye bindirmez oldu. geçenlerde yeniden bir bindim, vitesleri kullanmakta epey zorlandım. Ama CBF 150'nin ne kadar iyi bir motosiklet olduğunu da daha iyi anladım. çok hafif ve kullanımı çok rahat kesinlikle.

bakalım 650 cc.lik bir enduro'yu ne zaman alabileceğim...