16 Ağustos 2010 Pazartesi

uludağ

bundan iki ay önce 103,5 kg. gösteriyordu terazi. iki ay boyunca sıkı diyet ve bol spor ile forma girmeye çalıştım. sonuçlarını görmek için sabırsızlanırken uludağ’a gitme

önerisi geldi. tam bana uygun bir etkinlik: fazla zor değil, çok uzun değil, çok uzak değil... etkinlik iyiydi de birlikte gideceğim ekipte iki tane yedi binlik dağı başarıyla tırmanmış serdar ile partneri ali vardı.

bu ikisi hızlı tırmanmakla ünlü bir ekipti. çok gerilerde kalacakmışım gibime geliyordu ama etkinliğin kolaylığına güveniyor, uzun süredir dağa gitmemiş olmanın verdiği hevesle denemek istiyordum. ne yazık ki meltem’i ve elif’i evde bırakacaktım bu sefer...

hafif bir çanta toplayıp cumartesi 12 vapuruyla pendik’ten yalova’ya geçtik. bolca oyalandıktan sonra akşam 16.45’te uludağ’ın oteller bölgesine ulaştık. buradan yürüyüşe başlamayı düşünmüştük ama biraz fazla oyalandığımız için yürüyüşe madenden başlamaya karar verdik. aracımız yere çok yakın olduğundan oraya ulaşabileceğinden çok emin değildik, neyse ki sorun olmadan, toprak yoldan yıkıntıların oraya kadar araçla ulaşmayı başardık. bu bize çok zaman kazandıracak bir hareket oldu.

saat 17.20 civarında aracı park etmiş, son hazırlıklarımızı yapmış ve çantalarımızı sırtlanmıştık. ali yolu bilmiyor olmasına karşın büyük bir süratle patikayı tırmanmaya başladı. yukarı doğru neredeyse koşar adım tırmanıyordu. ben de tek çıkışın burası olduğunu bildiğim için canımı dişime takıp olabildiğince hızlı onu takip ettim. serdar ise erdal’ı yalnız bırakmadı, onlar birlikte en arkadan geldiler.

ilk ve tek dik yokuşun sonuna ulaştığımda daha saat 18.00 yeni olmuştu. ali beni bekliyordu. ben nefes nefese yukarı vardım.

benden beş dakika kadar sonra da serdar ile erdal vardılar. burada 15 dakika kadar hepimiz nefeslendik. buraya kadar çok hızlı gelmiştik. buradan sonra ise patika düz ve son derece belirgindi. ali hızla patikayı arşınlamaya başladı. ben de hemen arkasındaydım. az sonra serdar da bizim tempomuza ulaştı. bizden yirmi metre arkadan da erdal geliyordu. serdar ve ali neredeyse koşarcasına bir hızla gidiyorlardı. bir yandan da muhabbet ediyorlardı. ben ise zorlukla nefesimi ayarlayabildiğim için sessizce geliyordum.

nasıl geçtiğini bile anlamadığım iki saatlik, molasız ve son derece hızlı bir yürüyüşün ardından

zirveye ulaştık. saat 20.30 bile olmamıştı. hepimiz buraya ne kadar çabuk vardığımıza biraz şaşırmıştık. araçtayken yaptığımız yürüyüş süresi tahminlerinin hepsinden çok daha kısa sürede zirveye varmıştık. hemen fotoğraf çektik, artık güneşin son ışıklarıydı. kampı kurmak için yer bakınırken tek çadırlık, kale gibi, taşlardan örülmüş bir alan bulduk. ben çadırı buraya kurdum. serdar ve ben çadırda kalmaya karar verdik. erdal ile ali ise geceyi yıldızların altında geçirmek istiyorlardı.

akşamı çay yaparak ve bolca muhabbet ederek geçirdik. 21.30

civarlarında da uyumaya karar verdik. herkes yol yorgunuydu. bir yılı aşkın bir süredir çadırda kalmadığımdan zemini biraz yadırgadım, sert geldi. ama yine de sabah dörde kadar iyi uyudum. dört ile altı arası uyanık geçti, sonra bir saat daha uyudum. yedide ali geldi, kahvaltı için sabırsızlanıyorlardı. bu kadar hızlı bir etkinlik için uzun sayılabilecek bir süre boyunca kahvaltı yaptık, çadırı topladık ve dönüş yoluna koyulduk.

sıcağa kalmak istemeyen serdar ve ali neredeyse koşuyorlardı. ben ve erdal ise onları yaklaşık otuz metre arkadan takip ediyorduk. fotoğraf çekmek için durduğumda aradaki fark yüz metreye kadar çıkıyordu. bu hızla dik patikayı bile bir buçuk saatlik bir sürede inip arabanın yanına ulaştık.

ama arabanın yanına vardığımda dizlerim titriyordu, bacaklarımda hiç derman kalmamıştı. saat 09.30 olmuştu.

etkinlik
evde biter biliyorum ama benim geleneğim güzel bir yemekle bitirmek. bursa’da terminalin yanında yediğimiz iskender ile etkinliği bitirdik. öğlen 14.00’te yine istanbul’daydık. serdar ve ali dedikleri kadar hızlıymış gerçekten. hiç bu kadar hızlı tırmanmamıştım. ne manzara seyredebildim, ne de doğru düzgün fotoğraf çekebildim. bir tatlı su dağcısına göre bir tırmanış değildi anlayacağınız. geri döndüğümde 97,2 kilo olmuştum. iki ayda altı kilo, dile kolay...

Hiç yorum yok: