20 Ocak 2012 Cuma

yine yakın dağ, yine uludağ

geçen sene arkadaşımız nurten'in yaptığı bir kayak organizasyonuna elif'le birlikte katılmaya karar vermiş hatta otobüse bile binmiştik. ama ne yazık ki hayallerimiz tuzla'ya kadar sürdü. tuzla'da, elif'in otobüste sürekli kusuyor olması nedeniyle inip gerisin geri taksi ile dönmek zorunda kalmıştık. neyse ki nurten uludağ'da kalmayı planladığımız 'odtü sosyal tesisi' yetkilileri ile görüşüp rezervasyonumuzu açığa aldırmayı başarmıştı da geri dönerken ödemiş olduğumuz fahiş taksi parasının acısı biraz hafiflemişti.

geçen hafta sonu nurten arayıp gitme vaktinin geldiğini haber verdi. berbat bir havada gece 01.00'de atladık otobüse. elif, anneannesinin evinde kaldı bu sefer. böylece otobüsün zincirsizlik yüzünden kaydığı yere kadar uyuyabildik.

sabahın erken saatlerinde odtü'nün sosyal tesisine vardığımızda hava buz gibi, kar yağışı süratli ama biriken kar kaymaya elverişliydi. kahvaltının üzerine hemen kayakları kiralayıp kendimizi pistlere attık. üç yıldır hiç kaymadığımızdan ilk gün bildiğimiz telesiyejlerde ve bildiğimiz pistlerde kayarak başladık. beceren'in önündeki ağaoğlu telesiyejinden bin, diğer taraftaki ağaoğlu telesiyejine kay ve oradan yeniden binip cennet kaya'ya çık, sonra tekrar başa dön. beceren'in önündeki telesiyejde müthiş bir kuyruk olması dışında oldukça keyifliydi. öğlen yemeği arası hariç tüm gün aynı şeyi yaptık. bütün gün tipi hiç durmadı, telesiyejden ineceğimiz yerler genellikle sırt olduğundan güneyden dondurucu, buz gibi rüzgar yedik, çok üşüdük.

uzun bir uykunun ardından ikinci güne ikinci bölgede başlayalım, değişiklik olsun dedik ve bizim elif'le uğraştığımız dönemde kurulmuş upuzun bir telesiyejle upuzun bir pistin başına gittik. ilk bölüm iyiydi, tatlı bir eğimle gidiyordu ama bir yerde işler değişti. ben ve meltem bu dik bölümü beceremedik. ben iki-üç düşüşten sonra aşağı dehşet içinde, zar zor indim. meltemse geriye kayaklar elinde, kar aracının içinde döndü.

bu badirenin üzerine tırıs tırıs, "acemi pisti ne tarafta?" diye sorup kendimizi en kolay pistlere attık. bunlar da kar tanesi'nin pisti ile monte baia otelin pistleriymiş. günün kalanını bu pistlerde teleski antremanı yaparak geçirdik. en azından teleski korkumuzu yenmiş olduk böylece.

öğlen yemeğinde pistin yanındaki kafede sucuk ekmek yedik, sıcak şarap içtik. böylece bol miktarda zaman kazanıp bol miktarda para kaybettik. akşam 15.00 sularına kadar kaydık. sonra toparlanıp istanbul'a döndük.

kalacak yerin, (sucuk-ekmek, şarap hariç) yemeklerin ve ulaşımın parasını bir yıl önceden verdiğimiz halde  epey pahalı bir etkinlik oldu. iki günlük limitsiz skipass için 140 TL ve kayakların kirası için de 80 TL ödedik. yemek ve sair şeyler için de 100 TL kadar harcayınca düşündüğümüzden pahalıya çıkan bir hafta sonu oldu.

yine de bu işi kıvırmaya kararlı olduğumuzdan bu sefer aynı yerde bir haftalık yer ayırttık. bu kez elif'le gelecektik ama kısmet değilmiş. birkaç gün önce meltem'in beli tutuldu ve 5 gün rapor almak zorunda kaldı. ilk yasak da kayak etkinliğine geldi, elbette...

1 yorum:

kerem dedi ki...

Ozgur, DKSK ve ORDOS kayak etkinliklerini takip et abi, hem hesapli hem gelisitirici oluyor. :o)

Meltem ve Elif'e selamlar.