16 Şubat 2009 Pazartesi

sevgililer günü milli parkı: ılgaz

19 aralık'ta erciyes'ten geldiğimizden beri etkinliklere ara vermiştik. bunun üzerimizde yarattığı 'büyük şehir sıkıntısı'nı üzerimizden atmak için sevgililer gününde kaçmaya karar verdik. ne zamandır türkiye'nin bence en güzel milli parkı olan ılgaz dağları hakkında konuşuyorduk. oraları göstermek istiyordum sevgilime. ben de en son yaklaşık on yıl önce gitmiştim, özlemiştim ben de hanidir.

yola çıkacağımız cuma gününün öğlenine kadar çadırda kalmak ve zirve tırmanışı yapmak niyetindeydik. ama cuma günü öğlende hafta sonu için yapılan hava durumu öngörülerine bakarak otellerde yer araştırmaya başladık. zirveye gitmekten filan da vazgeçtik. anlayacağınız tam bir tatlı su dağcısı olduğumuzu bir kez daha kanıtladık. hava durumu gözümüzü korkutmaya yetmişti.

cuma akşam iki araç yola çıkıldı. molalarla birlikte dokuz uykusuz saatin sonunda, sabah, kastamonu yolunun en yüksek noktasındaki karayolları tuzlama tesisine ulaştık. yolun kenarlarında yaklaşık bir buçuk metre kar vardı. milli park girişinde araçtan inip örsem'e doğru hanımla birlikte yürümeye başladık. karda zincirsiz bir biçimde yol almaya çalışan, yalpalayıp duran araçlardan kaçınmaya uğraşırken bir tanesi durup bizi otele kadar götürmeyi teklif etti. sabahın soğuğunda büyük bir minnetle kabul ettik. sürücü örsem otelin aşçıbaşısıymış, bizi doğrudan otele getirdi ve kahvaltıya yönlendirdi.

kahvaltının ardından odamıza çıkıp şehrin ve gece yolculuğunun yorgunluğunu öğlene kadar uyuyarak üzerimizden atmaya çalıştık. öğlen yemeğinden sonra burada yapılacakları gözden geçirince elimizde yalnız iki seçenek olduğunu gördük: 1- kaymak, 2- TV izlemek. her ne kadar ben TV izleyelim diye çok direttiysem de hanım bu sezon hiç kaymamış olmamızı gerekçe göstererek beni kandırdı. kayak kirası 20-25 TL civarında, telesiyej de tek biniş 5 TL, sınırsız 15 TL. oldukça uzun ve zahmetli bir hazırlığın ve otobüs kuyruğundan hallice bir kuyruğun ardından saat 15.00 sularında telesiyejde yerimizi aldık. telesiyej 17.00'de kapanacağından az bir zamanımız vardı aslında.

her zaman olduğu gibi telesiyejden inerken dengemi sağlayamayıp yere düştüm. telesiyejden inerken bir türlü ağırlığımı öne vermeyi başaramıyorum. arkamdan inenlerin yerde yuvarlanırken bana çarpmalarıyla ortaya çizgi film manzaraları çıkıyor. herkes üst üste alt alta. neyse ki telesiyejin iniş bölgesine insan yumağını yerden kaldıracak birilerini koyuyorlar.

kayak yapmayı 28 yaşımda öğrendiğim ve yılda yalnızca bir kez kayak yaptığım için takdir edersiniz ki tekniğim çok zayıf. ancak ayakta durabilecek kadar biliyorum bu işi. ilk inişimde de tek yaptığım sapan yapmayı hatırlamaya çalışmak oluyor. dizleri kır, bileklerini kırma, kayağın yanlarını sürt... bir de elbette ne yap, ne et, düşme. gerçi olmuyor, ne zaman düşmek aklıma gelse düşüyorum. o yüzden düşmeyi aklıma getirmemeye çalışıyorum. dizleri kır, ağırlığını öne ver, kayağın yanlarını kullan, düşmeyi aklının ucundan bile geçirme...

telesiyej kalabalığını yeniden çekmemek için teleskiye gidelim diye konuşmuştuk. oraya doğru gidersek hem pist daha uzun olacaktı, hem de sıra beklemekten kurtulacaktık. ama daha önce hiç teleski kullanmamıştık, nasıl kullanıldığını bilmiyorduk. girdik sıraya, görevli başladı uyarıları sıralamaya: dik durun, oturursanız düşersiniz, kayakları paralel yapın, yapmazsanız düşersiniz, batonlar sol ele, sağ elle demiri tutun, böyle yapmazsanız düşersiniz, şöyle yapmazsanız düşersiniz... uzayıp gidiyor liste. beni bir telaş aldı. iki elimle sıkı sıkı tutundum alete, o beni çekiştiriyor arkamdan, ben onu. altımdan ha kaydı, ha kayacak. bana çok ama çok uzun gelen bir sürenin sonunda yukarıya ulaştım. bir baktım yardımcı olacak kimse yok, yalnızca kocaman bir tümsek var, korkuyla ellerimi bıraktım. bırakınca alet altımdan kayıp beni serbest bıraktı. o yoluna, ben yoluma...

arkamdan hanımın da gelmesi gerekiyordu ama başkaları geldi o gelmedi. sonunda haberi geldi. yolda düşmüş. üç sefer denedi, üçünde de sonuna kadar çıkmayı başaramadı. o hep yarı yoldan kaymaya başladı. ben korkumdan alete sıkı sıkı tutunup en sona ulaşmayı başardım hep. hayır, bir biçimde yolda düşsem kaymam gereken yerler çok dik, kayamayacağım hanım gibi. düşmeyeyim diye dualar okuya okuya sonuna kadar vardım her seferinde.

ılgaz dağlarının başlangıç düzey pistleri uludağ'ın başlangıç düzeyi pistlerine göre daha dar ve daha kısa. ayrıca pistlerin dışı çok sık ormanlık. ağaçların içerisinde kaymak gibi bir seçeneğiniz hiç yok. bizim gittiğimiz hafta sonu kar yoğun bir biçimde yağıyordu ve pistte kar çok yumuşaktı. ama telesiyejde çıkarken görülen manzara kesinlikle uludağ'dan daha güzeldi.

sevgililer günü kayak etkinliğini zirve kafe'de sıcak şarapla sonlandırıp akşam yemeği için örsem'e döndük. örsem'de yemeklerin tümü açık büfe idi ve oldukça güzeldi. özellikle salata ve tatlı çeşitleri çok boldu. ankara üniversitesi'nden olmayanlar için örsem'de hafta sonu kalma ücreti kişi başı 100 TL, hafta içi ise 60 TL idi. odalar geniş, temiz ve sıcaktı. tesis 2003 yılında açılmış. lüks değil ama konforluydu. örsem'in bulunduğu yerde TSK'nin ve jandarmanın birer tesisi ile başkaca 2 otel daha vardı. telesiyeje de çok yakındı.

akşam şehrin, yolun ve kayağın yorgunluğu nedeniyle erkenden yattık. sabah da erkenden kalktık. kahvaltının ardından otelden çıkışımızı yaptırıp arkadaşlarımızın kaldığı doruk otele doğru yürümeye başladık. doruk otel karayolları tesisinin tam karşısında, örsem'in bulunduğu yamacın tam ters tarafındaydı. oraya gitmek için iki yol vardı. birinci seçenek telesiyej ile yukarı çıkıp aşağı doğru yürümek. ikinci seçenek ise yola inip yoldan yürümek. bizim yürümeye başladığımız saatte telesiyej çalışmaya başlamamıştı. ayrıca epey sis vardı. siste bilmediğimiz bir yeri aramak istemediğimiz için bildiğimiz yoldan yürümeye karar verdik. milli parkın kapısına yürüyüp kastamonu-çankırı yoluna çıktık. yolun kenarından, kıyısından karayollarına kadar yürüyüp oradan da otel yoluna saptık. bol manzaralı bu yürüyüş yaklaşık iki saat kadar sürdü. otele vardığımızda telesiyejin çalışmasını beklememiz halinde on beş dakikada doruk otele ulaşmış olacağımızı görüp kulağı tersten tuttuğumuz için biraz hayıflandık ama ılgaz ormanlarında bir yürüyüş yapabildiğimiz için mutluyduk.

arkadaşlarımızın kimisi yürüyüşte, kimisi yatakta, kimisi de kayaktaydı. zirveyi deneyenler sislerin üzerinden küçük hacettepe zirvesine ulaşmayı başarmışlardı. herkesin keyfi yerindeydi. biz de iyice dinlenmiştik. akşam saatlerinde dönüşe geçtik ve gece yarısı yeniden evdeydik.


Hiç yorum yok: