20 Temmuz 2012 Cuma

elif’imin ilk kampı, ilk kaya etkinliği...

meltem ile uzun zamandır elif’in ilk kampı hakkında konuşuyorduk. meltem, ilk defa 3-4 yıl önceki karakaya tırmanış festivali’nde görmüş olduğu karakaya kamp yerini, bu iş için en uygun seçenek olarak belirlemişti. cuma akşamı kuzeninin düğünü için eskişehir’de olacağımız belli olunca cumartesi gecesi için elif’le karakaya’ya gitmeyi önerdi. ben zaten dünden razıyım.

onlar düğün için ayvalık’tan çarşamba günü yola düştü, ben de cuma öğlen istanbul’dan yola çıktım. cuma akşamı meltem’in eskişehir’de bulunma nedenini eda ettikten sonra, sıra benim eskişehir’de bulunma nedenime gelmişti sonunda. karakaya, eskişehir’den 71 km uzaklıkta ve arabayla varmak yaklaşık bir saat sürüyor. eskişehir’den ankara’ya giderken şeker piliç -4 tesisini gördüğünüzde kuzey’e dönüp karakaya köyü’ne kadar iki kilometre daha gidiyorsunuz. kaya ve köy yan yana.

karakaya’nın kamp yeri bir kavak koruluğu. araba ile ulaşılabiliyor. dümdüz olan bu alan çocukla kamp yapmak için gerçekten çok uygun ve kayalar da kamp yerinin dibinde. tek sorunu tuvaletlerin çok pis olması. su için de köydeki çeşmeye gitmek gerekiyor ama bu yaklaşık 15 dakikalık bir yürüyüş olduğundan çok da önemli değil.

elif gecenin yorgunluğu ile arabada uyurken vardık karakaya’ya. elif uyanıncaya kadar kampı attık. biz geldiğimizde karakaya’da yalnızca boğaziçi üniversitesi’nden ömer ve ali vardı. onlar da bir süre daha projelerini deneyip öğleden sonra ayrıldılar. böylece tüm kayalar ve kamp yeri bize kalmış oldu.

bu etkinlik meltem’le ikimizin bu seneki ilk kaya etkinliği olacaktı. ali ve ömer’e en kolay rotaları sorduk. bize kral yolu’nda, beş derecelik, boltlu, yan yana iki rotayı önerdiler. kampa çok yakındı, elif’in etrafta rahatça dolaşabileceği kadar güvenliydi ve en önemlisi biz daha zor bir rotayı tırmanabilecek durumda değildik. rehber kitaba göre çıktığımız rotalar 10 numaralı blokta, güneş ergüden tarafından açılmış, dörder boltlu, sadık amca ve sunset yellow rotalarıydı. önce ben lider girdim ve rotanın ekspreslerini taktım ama istasyona yaklaştığımda sürekli aşağıdan gelen “baba, bak ben nereye tırmandım” “baba, orada ne yapıyorsun?” “baba!” çağrıları dikkatimi dağıtmıştı ve burada bir çatlakta karşıt baskı uygulayarak çıkılması gereken bir bölüm vardı. dikkatim çok dağılınca riske girmedim ve indim. arkamdan meltem çıktı ve rotayı bitirdi. ondan sonra ben de...

ardından bir süre elif ile kayaların üzerlerinde gezindik. dksk’da eğitim aldığım dönemlerde ‘birinci adım’da (yani dört günlük kaya tırmanışına başlangıç eğitiminin ilk gününde) yarım gün kayaların üzerinde elimizi hiç kayaya değmeden sekmiştik. elif’le de bunu yaptık. kayadan kayaya atlamaca... bir kayadan diğerine atlayıp “bu kaya benim oldu” diye elif’e nispet yapınca elif de aynısını bana yapmaya başladı ve buradaki oyunumuz belli oldu. kayanın birisinin üzerine çıkan “bu kaya benim oldu” diye bağırıyordu. bu şekilde bir süre oynadıktan sonra meltem sunset yellow rotasına girdi ve ilk denemesinde tertemiz çıktı. ben de yukarıdan emniyetli bir biçimde hızla tırmanıp rotayı topladım ve kampa geri döndük.

güneş batarken asıl zor bölümün yaklaştığını biliyordum. elif uykusu gelince yatağını çok arıyor ve “baba ben eve gitmek istiyorum” demeye başlıyordu. elif’i arabasına bindirip ninni söyleyerek uyutmaya çalıştım ama olmadı. tam uyuyacak gibi olduğunda uyanıp eve gitmek için yalvarmaya başlıyordu. “bugünlük evimiz bu çadır olacak bi’tanem. yarın eve de gideceğiz” filan diye ikna çabalarımız sonuç vermedi. gece kamp yeri elif’in çığlıkları ve ağlamaları ile inledi. neyse ki saat 22.00 sularında meltem, elif’i oyalamak için gölge oyunu oynamayı akıl etti. çadırın içinde kafa lambası ışığı ile çadırın duvarlarına şekiller yapıp epey bir eğlendiler. bir süre sonra elif yorgunluktan sızdı. yeniden uyandığında sabah olmuştu.

gece elif’in şekilden şekile girmesi, sürekli olduğu yerde dönüp duruyor olması nedeniyle ben ve meltem için biraz zor geçti. ama elif’in sabah uyandığındaki neşesi bizim de keyfimizi yerine getirdi. daha kahvaltı etmeden “baba, şu kayaya tırmanalım mı?” demeye başlamıştı.

kahvaltıdan sonra meltem ile en düşük zorluklu rotaları araştırmaya devam ettik ama karakaya’da düşük zorluklu rotalar geleneksel tırmanış için ayrılmıştı. düşük zorluklu ve boltlu diğer rotalar ise elif ile birlikte tırmanmaya uygun değildi ve pazar sabahını kayaların arasında elif ile yürüyerek geçirdikten ve takılı kaya sektöre kadar gittikten sonra eskişehir’e geri dönmeye karar verdik. hepimizin önünde uzun bir dönüş yolu vardı.

elif, gece uykusunu tam alamamış olacak ki arabaya biner binmez yine sızdı. gözünü açtığında eskişehir’e varmış, elif’in ilk kamp etkinliğini ardımızda bırakmıştık.

Hiç yorum yok: