22 Ekim 2008 Çarşamba

paris’te bir müzeden diğerine

salı sabahı saat sekizde otelden çıkmak için hazırdık. louvre sarayı'nın kapıları açıldı açılacak, acele etmeliyiz. tur grupları gelmeden bu dev boyutlardaki müzeyi gezmeye başlamak istiyoruz, biliyoruz ki sonra adım atacak yer kalmayacak. alelacele metroya atladık "palais royal- musee du louvre" durağında indik. hızlı adımlarla sarayın avlusuna girdik. uzaktan müzenin girişinin bulunduğu "cam piramit" tarafında yalnızca birkaç kişi olduğunu görüyorduk, adımlarımızı hiç yavaşlatmadan girişe kadar yürüdük. içimiz erkenden buraya gelmiş ve boş bulmuş olmanın sevinciyle kıpır kıpır. kapıya yöneldik, yönlendirme iplerinin arasından hızla geçiyorduk ki görevli bizi durdurdu:

- salı günleri müze kapalıdır, efendim, üzgünüm!

- türkiye'den geliyoruz bir istisna yapsanız olmaz mı? lütfen!

- !?!?!?

müze salı günleri kapalıymış, kapının orada gördüğümüz kişiler de temizlik yapan görevlilermiş. zaten saray pek de birşeye benzemiyor. topkapı sarayı buradan daha güzel. bir kere topkapı sarayının bahçesi yemyeşil, hiç burası gibi toz toprak içinde değil. ayrıca ne biçim saray burası içinden otoban geçiyor. araba gürültüsünden durulmuyor ki burada.

sabahın köründe kalkıp eli boş kalmış olmanın sıkıntısı vardı üzerimizde. bütün günümüzü louvre müzesine ayırmıştık. bu yüzden yeni bir plan yapmamız gerekiyordu. plan yaparken bir yandan da sarayın avlusunda bulunan heykeli ve 'hiçbir yere kapılık etmeyen kapıyı' inceledik. sonra yeniden metroya yöneldik...

sabancı müzesi, rodin'in eserlerini sergileyeceği zaman bu yurt çapında büyük bir olay haline gelmiş ve belki de türkiye'de ilk kez bir müzenin kapısında uzun bir süre boyunca, uzun kuyruklar oluşmuştu. biz de bu kuyruklardan birisinin sonuna geçmeye niyetliydik, arkadaşlarımıza duyurduk:

- bir kere 'rodin' diye değil 'roden' diye okunur. (bu yanıtı veren paris'te bize mutlaka görmemiz gereken yerlerin listesini çıkaran arkadaş.)

- ehe ehe, biz 'rodin' olarak okumayı seviyoruz. gelecek misin?

- (hafif fransız aksanı yaparak) hayır, ben 'roden'i paris'te görmüştüm. burada o kuyruklara giremeyeceğim...

- ehe ehe, iyi o zaman.

rodin'in eserlerinin bir bölümünü sabancı müzesinde görmüştük. ama paris'teki rodin müzesi'ne de sırf yukarıdaki konuşma nedeniyle bile olsa gidilirdi.

... doğruca "varenne" durağına. bizi durakta rodin'in iki heykelinin kopyaları karşıladı. sonra müzeye çıktık.

sabancı müzesi'ndeki kuyruklar göz önünde bulundurulduğunda paris'teki rodin müzesi'nde alçak gönüllü bir kuyruk vardı. müze, bahçe ve bina olarak iki bölüme ayrılabilir genel olarak. biz, herkesin aksine, içgüdüsel biçimde, bahçeden başlamaya karar verdik. yeşilliklere doğru yöneldiğimizde bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi'nin bahçesinde tanıştığımız, sabancı müzesi'nde yeniden görüştüğümüz "düşünen adam" anıtı yüksek bir ayaklığın üzerinde bizi karşıladı. bakımlı bahçede, yüksek ağaçların arasında düşünmeyi sürdürüyordu.

sabancı müzesi'nde, bire bir boyutlarda resmini gördüğümüz "cehennemin kapıları" da bahçede yer alan önemli başka bir yapıttı. bu kez gerçeğinin bire bir boyutlarında, bronz döküm bir kopyası ile karşı karşıyaydık. rodin'in, dante'nin 'ilahi komedya'sından aldığı esinle yaptığı bu eserde birçok başkaca heykelinin küçük kopyaları bulunuyor. düşünen adam da kapıda yerini küçük boyutlarda bulan heykellerden birisi. sabancı müzesi'ndeki resimde numaralarla anlatılan bu iki yüz kadar küçük heykeli burada üç boyutlu görmek heyecan vericiydi.

bahçedeki havuza yapılmış adaya "ugolino ve çocukları"nın bronz heykeli yerleştirilmişti. ugolino, vatana ihanet suçundan çocuklarıyla birlikte hapse atılmış ve asılarak öldürülmüş ancak sonra suçsuz olduğu anlaşılmıştır. bu olayı anlatan bir heykeli sudan duvarları olan bir 'hapishaneye' koymuşlar. yerleştirirken bunu düşünmüşler miydi acaba?

bahçede balzac ile 'calais sakinleri' heykellerine de uğradıktan sonra artık kapalı bölüme geçme zamanı gelmeye başlamıştı. iki katlı yapıya girdiğimizde içeride yerlerde oturan birçok kişi gördük. kısa zamanda bunun bir okul turu olduğunu ve öğretmenlerinin kendilerine heykeller hakkında bilgi verdiğini anladık. fransızca biliyor olsaydım biraz olsun onları dinlemek isterdim. heykelleri gezmeye başladık. iç kısımda çoğunlukla küçük boyutlu heykeller ya da heykel parçaları vardı. bir çoğu bize sabancı müzesi'nden tanıdık geliyordu. 'cehennemin kapıları'nın üzerinde de öpüşmeyi sürdüren, rodin'in en ünlü yapıtlarından 'öpücük'ün bir mermerden yapılmış örneğini gördük.

içeride düşünen adamın ilk denemelerinden birisi vardı. düşünen adam heykelinin son biçimi ile bu deneme arasındaki benzemezlik şaşkınlık vericiydi. aradaki dönemde heykel üzerinde gerçekten çok çalışılmış olduğu son biçiminin başarısından anlaşılıyordu. ayrıca içeride 'cehennemin kapıları'nın da küçük boyutta, bronzdan bir denemesini gördük. resimde eskiz yapıldığı gibi heykelde de deneme heykelleri yapılıyormuş. görmüş olduk.

müzenin içini gezmeyi bitirdikten sonra müzenin bahçesinde bulunan kahvehaneye geçip küçük birer tatlı ile kahve söyledik kendimize. önce louvre müzesi'nin salı günü kapalı olmasına söylendik biraz. sonra sabancı müzesi'ndeki rodin sergisi ile paris'teki rodin müzesi'ni karşılaştırdık aramızda. ben sabancı müzesi'nin bu konuda çok başarılı bir çalışma yaptığını ve çok doyurucu, çok bilgilendirici bir sergi hazırladığını düşünüyorum. hazırlayanların ellerine sağlık. türkiye'de atatürk büstleri dışında heykel göremediğimiz için yurt dışına çıkınca heykeller ilgimi çekiyor. yurt dışına çıktığımda, çok büyük bir sanatsal önemi olmasa bile sokaklarda gördüğüm heykelleri yapıların üzerindeki kabartmaları fotoğraflamadan geçemiyorum.

(birinci fotoğraf müzenin genel görünümü, ikincisi düşünen adam, üçüncü ve dördüncü cehennemin kapıları heykeli, beşinci fotoğrafta 'ugolino ve çocukları' heykelinin önündeyim, altıncı fotoğrafta öğrenciler ders dinliyor, yedinci fotoğrafta ise rodin'in bir heykelin üzerinde bulunan imzası.)
(müze hakkında daha fazla bilgi için: http://www.musee-rodin.fr/welcome.htm )

Hiç yorum yok: